Tüp Mide (Mide Küçültme)

Ameliyatı Nasıl Yapılır?

İlk kez şişmanlık ameliyatı olacak olgularda artık bir yeni “ALTIN STANDART” olarak kabul edilebilir.

Tüp Mide Ameliyatı Nedir?

İngilizce literatürde “sleeve gastrectomy” olarak bilinen bu “mide küçültme” (tüp mide) girişimi zamanımızda başta A.B.D. olmak üzere hem merkezimizde ve hem de tüm dünyada en sık uygulanmakta olan şişmanlık giderici ameliyattır.

Tüp mide girişimi; şekil ve Prof. Yerdel tarafından seslendirilmiş “animasyon” ‘dan da anlaşılabileceği gibi, karın ön duvarında büyük kesi yapmaksızın milimetrik deliklerden laparoskopik yani “kapalı” olarak midenin % 80 -90 ’lık bölümünü özel ve tek kullanımlık “stapler” adlı el aletlerinin yardımı ile kesip çıkartmaya dayalı “restriktif” , yani gıda alınımını “kısıtlayıcı” bir girişimdir.

Tüp mide / mide küçültme ameliyatı zamanımızda tüm dünyada en sık uygulanan obezite cerrahisi yöntemdir. Usta ellerde bir saatin altında tamamlanabilen bu ameliyat laparoskopik bir girişimdir. dolayısı ile büyük bir karın kesisi yoktur ve ameliyat milimetrik deliklerden girilerek yapılmaktadır.

Obezite Ve Kalp-Damar Problemleri.

Şişmanlık belli bir aşamadan sonra o kişide şeker hastalığına, hipertansiyona ve kan yağlarında (kolesterol) artmaya neden olur ve bu komplikasyonlar “morbid obezite” ‘de çok erken yaşlarda ortaya çıkarlar. Bilindiği gibi zamanımızdaki birinci ölüm nedeni halen damar sertliğidir (atheroskleroz) ve gerek şeker hastalığı, gerek hipertansiyon ve gerekse kolesterol seviyesindeki artmalar damar sertliği gelişimi açısından en önemli risk faktörleridir. Dolayısı ile morbid obezler, eğer tedavi edilmezlerse, yaşdaşlarına göre çok daha erken zamanda damar sertliği ve buna bağlı oluşa gelebilen; kalp krizi (enfarktüs) ya da inme (stroke) gibi nedenlerden yaşamlarını yitirmektedirler. “Tedavi edilmezlerse” ifadesinin kullanılmasının nedeni burada bir de iyi haberin olmasındandır ! O da; irade, diyet ve önlemlerle sıklıkla (% 97-99) çözülemese de artık zamanımızda bir dizi laparoskopik yani “kapalı” ameliyatla morbid obezite tedavisinin hem de kalıcı biçimde mümkün olmasıdır. Tıpta “obezite cerrahisi / bariatrik cerrahi” olarak bilinen ve şişmanlığı giderici cerrahi girişimler olarak tanımlayabileceğimiz bu ameliyatlar sanıldığından çok daha az riskleri olan ancak hayat kurtarıcı, yaşamı uzatıcı (estetik cerrahi ile uzaktan ya da yakından hiçbir ilgisi olmayan) müdahalelerdir. Bu nedenle de ; hastayı karşı karşıya bıraktıkları risklere karşın tüm dünyada çok aktif ve sıklığı giderek artan biçimde uygulanmaktadırlar. Çünkü bu girişimler; şişmanlığı gidermenin ve yaşam kalitesini müthiş şekilde düzeltmenin yanı sıra, başta Tip II şeker hastalığı, karaciğer yağlanması, uyku apnesi ve hipertansiyon olmak üzere diğer yandaş problemlerin de süratle düzelmesini sağlayarak hastaların ömrünü de hatırı sayılır şekilde uzattığı bilimsel olarak kanıtlanmış ameliyatlardır. Zamanımızda A.B.D. ‘nde en sık yapılan ikinci laparoskopik ameliyatlar safra kesesi ameliyatlarından sonra obezite cerrahisi girişimleri olmuştur.

Bilimsel olarak VKİ’nin 40 ‘ın üstünde olması “morbid obezite” anlamına gelmektedir.

VKİ hesaplaması kişinin boyunu da bir faktör olarak içerdiğinden tüm dünyada şişmanlıktan bahsederken kullandığımız en basit formüldür. Dolayısı ile bir insanın 110 kilo olması ya da bel çevresi ölçümleri tek başına o kişinin morbid obez, hatta “şişman” olduğunu bile anlamamıza yetmez. Çünkü o kişi eğer 2 metre boyunda ise aslında gene de normal kiloda olacaktır.

Obezite ayrıca kalp kasında aşırı büyümelere (hipertrofi), kalp yetmezliğine, değişik ritim bozukluklarına da yol açabilmektedir ve özellikle ciddi uyku apnesinin de bulunması bu riskleri arttırır. Obeziteye bağlı ciddi ritim sorunları ani ölümler ile sonuçlanabilir. Obezite ayrıca karın içi basıncını arttırarak lenf ve toplar damar sistemindeki akışı bozarak bacaklarda şişmelere, ödem oluşumuna, varislere ve daha ileri olgularda “staz ülseri” olarak bilinen bacak yaralarına yol açabilir.

Morbid obezite, yani vücut kitle indeksinin 40’ın üstünde olması durumu zamanımızın en sık ve ölümcül hastalıklarının başında gelmektedir. İyi haber; obezite cerrahisi yani şişmanlığı giderici “kapalı” ameliyatlar sayesinde bu denli şişman olanların yeniden sağlıklarına kavuşmalarının mümkün olabilmesidir.

Hafif “malabsorbtif” ; yani gıdaların emilimini azaltıcı etkisi de vardır ancak bu etki mide “by-pass” ameliyatına oranla çok daha azdır. Öte yandan “iştah” midenin “fundus” olarak bilinen kubbesinin çıkarılmış olması neticesinde gene tamamen giderilmiş olur.

Cerrahi olarak yapılması eksperler için teknik açıdan son derece kolaydır ve hızla , yaklaşık bir saatte gerçekleştirdiğimiz bir ameliyattır. Midenin tıpta “pilor” olarak bilinen çıkış kapakçığı korunduğu ve sindirim sistemindeki devamlılığın aynen sağlandığı bir teknik olması ameliyat sonrası bazı istenmeyen yan etkilerin daha az olmasını sağlar.

Tüp Mide / Mide Küçültme Ameliyatının Tarihçesi.

Mide küçültme ameliyatın” yada “Tüp mide ameliyatının” gelişim süreci ise ilginçtir. Kullanılmaya başlandığı ilk dönemlerde daha çok aşırı yani VKİ ’si 50’den yüksek “süper” obezlerde hastaları mide by-pass ’ı veya “duodenal switch”  ameliyatlarına hazırlama aşamasında “ara” ya da “öncü” bir girişim olarak uygulanmakta idi. Burada amaçlanan; daha basit bir girişim olan “tüp mide” ameliyatı ile öncelikle kilo verdirmek ve sonrasında mide by-pass ameliyatlarınıdaha rahat, risksiz ve kolaylıkla yapmaktı. Çünkü kilo vermeyi sağladığı bilinmekle beraber, uzun dönemde bu etkisinin mide by-pass’ı ile kıyaslanamayacak düzeyde düşük olacağı sanılıyordu. Öte yandan tıp biliminde duygu ve hislerin hiçbir anlamı yoktur ve bazı önyargılar kimi zaman da bizim lehimize olacak şekilde yanlış çıkabilmektedir ! Daha doğrusu “zamanın testi” ile karşı karşıya kaldıktan sonra, yani tüp mide ameliyatının orta ve uzun dönem sonuçları ele geçtiğinde ve kıyaslamalar matematiksel olarak yapıldığında bu girişimin kendisinin de son derece etkili olabileceği gerçeği ortaya çıkmıştır. Dolayısı ile “mide küçültme” ameliyatı son 15 yıldır ciddi biçimde gündemimize oturmuştur ve zamanımızda en çok uygulanılan bariatrik prosedürdür.
Tüp mide ameliyatı ayrıca tip II şeker hastalığını da, hem de kilo kaybı oluşmadan önce ameliyat sonrası ilk günlerde ortadan kaldırabilmektedir. Kilo kaybı üzerinden olmayan bu direk etki tam da aydınlatılamamış olan bazı hormonal mekanizmalar üzerinden gerçekleşmektedir.

Tüp Mide Ameliyatından Sonra Tekrar Kilo Alınabilir Mi?

Ayrıca bu ameliyatın önemli bir avantajı ; yıllar sonra az bir olasılık da olsa yeniden kilo alınması durumlarında diğer silahlarımız olan “mide by-pass’ı” veya “duodenal switch” ameliyatlarına rahatlıkla çevrilebilmesidir.

Tüp mide ameliyatından 5 yıl sonra kişiler fazla kilolarının % 55 – 70 ’ini halen kaybetmiş olurlar. Bu obezite ameliyatı sonrasında uzun dönemde yeniden kilo alma oranı ise % 20’ler düzeyindedir. Yeniden morbid obez olunması olasılığı ise son derece düşük olup % 3-4’leri aşmaz. Cerrahi ölümcül risk ise % 0.1 civarındadır. Bu yöntem kilo vermede mide by-pass’ı ya da ona yakın düzeyde etkilidir. Emilim bozukluğu ise mide by-pass’ ı ve özellikle “duodenal switch”‘e oranla çok daha az olduğu için ameliyat sonrası sürekli çeşitli ilaç ve mineral desteği de sıklıkla gerekmez. Bu yöntemle ilgili tam bilinmeyen tek konu çok uzun dönemde midede tekrar büyüme olup olmayacağıdır. Günümüzde en uzun takip süresi olan hastalar 15 yıl önce ameliyat olmuş durumdadırlar ve şu ana kadar ciddi bir sorun gözükmemektedir.

Mide Küçültme Ameliyatından Sonra Ağrı Var Mı, İz Kalır Mı?

Tüp mide ameliyatı laparoskopik (kapalı) olarak , yani salt milimetrik deliklerden girerek yapıldığından girişim sonrası ağrı minimaldir ve estetik sonuç da mükemmeldir. Fotoğrafta bir olgumuzun ameliyat sonrası 10. günündeki kesi durumu paylaşılmış olup, birkaç ay sonra bu çizgiler de hemen hemen görülemez hale gelecektir. Hastalarımız ameliyat sonrası derhal ayağa kalkar ve 3. günde evlerinde olup, 6-7 gün içinde de iş ve güçlerine dönebilirler.

İstanbul Bariatrics’in “Mide Küçültme“ Tekniği Ve Uygulaması.

Merkezimizde tüm obezite ameliyatlarına 3 tam yetkin cerrah birlikte girmekte ve gene tüm olguların stapler hattı boylu boyunca “elle” ikinci bir destek olarak dikilmektedir. Bu ek dikme işleminin kanama ve kaçak gibi istenmeyen yan etkileri azaltacağını düşünmekteyiz. Nitekim 1000′ e yakın olgu serimizde sadece 2 olguda cerrahi kanama yaşanmış olması ve hemen farkederek tedavi etmiş olmamız ve ayrıca başarı ile tedavi edip taburcu ettiğimiz sadece tek olguda kaçak gözlemiş olmamız bu ek dikiş tekniğinin etki ve önemine işaret etmektedir.

Primer yani önceden hiçbir başka şişmanlık ameliyatı olmamış morbid obezlerin cerrahi tedavisinde % 99 olguda tüp mide ameliyatı tercih edilmektedir.

Istanbul Bariatrics

Ameliyat, size tek başınıza başaramayacağınız kilo hedefinize ulaşmaya yardım ediyor.

Bu başarıyı, sağlıklı bir şekilde sürdürebilmenizde profesyonel ekibimiz, size ömür boyu destek sunuyor.

Amacımız; sizi her daim sağlıklı, mutlu ve fit görmek.